18 Aralık 2013 Çarşamba

TÜRKİYE FİZİKİ COĞRAFYA SÖZLÜĞÜ


A
ADA : Dört tarafı sularla kaplı  anakara ile bağlantısı olmayan kara parçası.
ADAYAYI : Deprem ve dağ  oluşumu sırasında oluşan yay gibi olan okyanus adalarıdır.
AÇIK  HAVZA : Sularını açık denizlere ulaştıran havzalara denir.
AĞAÇ : Bir gövdede uzanan yapraklar ve dallardan oluşan beslenmeyi toprağa bağlı kökleri ile gerçekleştiren boyu  en az  6-7 cm olan fotosentez ile oksijen üreten odunsu bitkidir.
AKARSU : Belli bir kaynaktan , belli bir yataktan akan sulara denir.
AKARSU AKIMI : Akarsuda belli bir sürede geçen su miktarı.
AKARSU REJİMİ : Bir yılda içinde akarsuyun beslenme düzenine denir.
AKARSU HAVZASI : Akarsuyun kollarının içinde bulunduğu bölüme verilen isimdir.
AKDENİZ : Kuzeyinde Avrupa güneyinde afrikanın bulunduğu süveyş ve cebeli tarıktan okyanuslara bağlanan bir iç denizdir.
AKDENİZ İKLİMİ : Akdenize kıyısı olan bölgelerde görülen yazları sıcak ve kurak , kışları ılık ve yağışlı iklimdir.
AKLAN : Bir bölgenin denize olan eğimine denir.
ALACAKARANLIK : Güneş doğmadan veya batmadan önceki yarı karanlık duruma denir.
ALÇITAŞI : Jips
ALİZE RÜZGARLARI : 30 derece enlemlerinden ekvatora esen rüzgarlardır. Ticaret rüzgarları olarakta bilinir.
ALKALİ : Kurak bölgelerde toprak üstüne çıkan karbonat ve tuzdur. Güçlü bir bazdır.
ALP DAĞLARI : Orta Avrupa’da yer alan sıra dağlardır . İtalya , İsviçre , Fransa sınırları içinde yer alır.
ALPİNLER : Ağaç yetiştirme sınırının üstünde olan nemli bölgelerde yetişen otsu bitkidir.
ALÜVYON : Akarsular tarafından aşındırılarak elde edilen malzemelerin suyun durağanlaştığı yerde birikmesiyle meydana gelir. Bu materyaller bir çok ovanın oluşmasına sebeb olmuştur.
ANA KAYA : Dış kuvvetler tarafından etkilenmemiş , toprak altında bulunan kesim.
ANDEZİT : Ankara taşı. Dış püskürük bir taştır and dağlarında çokça bulunduğundan bu ismi almıştır.
AŞINDIRMA : Dış kuvvetler etkisiyle ana kayanın yıpratılması ,parçalanması.
ATMOSFER : Dünyayı çepe çevre saran gaz tabakasına denir. CO2 , O2  ve azottan oluşur.
AVRASYA : Topraklarının Avrupa ve asya içine alan bölgeye denir.
AY : Dünyanın uydusu . dünyaya en yakın gök cismi.
AYAZ : Bulutsuz kış günlerinde yaşanan kuru soğuk havaya denir.
AZONAL TOPRAK : Eyim arazilerde aşınma sonucu oluşan topraklardır. Bu topraklara örnek alüvyal, kolüvyal, litoseller.

B
BAĞIL NEM:  Belli bir sıcaklıkta hava kütlesinde bulanan nem miktarının yüzde olarak ifadesidir.
BAHAR: Kışdan yaza geçişte yaşanan hava sıcaklıklarının artığı çiçeklerin yavaş  yavaş yeşerdiği mevsimdir.
BANK:  Gel-git yataklarıyla kara arasındaki gel-git etkileme alanıdır.
BAKI: Bir yerin güneşe göre konumu.
BAKIŞIMSIZ VADİ:  İki yamacı aynı diklik seviyesinde olmayan vadilere denir.
BALÇIK: İçerisinde çeşitli organikler bulunan , yapışkan çamur.
BARKAN: Çöllerde  rüzgarların etkisiyle kumlar tarfından oluşturulan hilale benzeyen tepeciklere denir.
BARINAK KIYILAR: Bir çok koydan oluşan kıyılardır ve görece yüksektedirler.
BAŞKALAŞMIŞ KAYAÇ: Minarel ve dokusu değişmiş kayaçlardır.
BATI RÜZGARLARI: 30 derece enlemlerinden 60 derece enlemlerine doğru esen rüzgarlardır.
BATOLİT: Yerkabuğuna sokulan magmanın oluşturduğu kubbe biçiminde büyük kütleler.
BAYIR: Küçük yokuş.
BAZALT: Volkanik kayadır. Siyah renkli doğada damar ve akıntı halde bulunur.
BEL: Dağların , alçalarak geçit verdiği yer.
BİRİKİNTİ KONİ: Dağlardan  gelen sel ve akarsularla taşınan materyellerin dağın eteklerindeki düzlüklere yığılarak oluşturduğu konilerdir.
BİTKİ ÖRTÜSÜ: Bir bölgede yetişen doğal bitkilerdir.
BİYOCOGRAFYA: Canlıların dünyadaki dağılımını ve bundaki değişimleri inceleyen bir daldır.
BİYONİK ÇÖKELTİ: Ölmüş olan canlı kalıntılarını bulunduran tortuldur.
BİYOSFER: Canlı küre.
BOĞAZ: İki kara ünitesi arasındaki dar suyoludur. Doğal kanallarda denir .
BOĞAZ VADİ: Dağları enine kesen ırmaklar bu tür vadileri oluşturur. Ayrıca dik ve dar vadilerdir.
BORA: Kuzeybatıdan esen soğuk rüzgardır. Genellikle yağmur getirir.
BOREAL ORMAN: İğne yapraklı ağaçlardan oluşan , soğuk ortamlarda yetişen orman.
BOZKIR: Yagışın az olduğu bölgelerde oluşan ot topluluğuna denir.
BÖLGE: Bir mıntıkanın  toprak , iklim , bitki örtüsü benzerliklerine göre ayrılması.
BULUT: Bulut, çok küçük su damlacıklarından meydana gelen ve tabanı yer yüzeyinden yukarıda olan kümelerdir.
BURAGAN: Şiddetli esen rüzgar.
BURUN: Karanın, özellikle yüksek ve dağlık kıyılarında, türlü şekillerde denize uzanmış bölümü.
BUZ: Suyun katı hali.
BUZUL: Kristalleşmiş buz.
BUZULTAŞ: Moren
BUZDAĞI: kutup bölgelerinde buzullardan koparak akıntılarla yer değiştiren büyük buz parçası.
BUZULGÖL: Buzulların aşındırması sonucunda oluşan gediklerin suyla dolmasıyla oluşur.
BÜK: Akarsu yakınındaki verimli topraklar.

C

CAMSI YAPI: Volkanlardan çıkan lavların çok hızlı bir şekilde soğumasıyla kristaleşmeye olanak vermeden oluşan akıntı izlerine denir.
CANLILAR COĞRAFYASI: İnsan dışında kalan canlıların iklim, toprak ve çevre koşullarına bağlı olarak yeryüzüne dağılışlarını ve yaşamını inceleyen bölümü.
CANLI KÜRE: Biyosfer.
CEPHE YAGIŞI: Farklı hava kütlelerinin yani sıcak ve soğuk hava kütlelerinin  karşılaşmasıyla oluşan yağış türüdür.
CİLALAMA: Buzulun ileri doğru dibini, yanlarını sıyırırcasına sokulması sırasında sert kayaları, çizmesi, bu yolla aşındırma olayı.
COĞRAFİ YERYÜZÜ: Taşküre , suküre ve havaküreyi içine alan insanın faaliyet gösterdiği alandır.
COĞRAFYA: Yeryüzünün doğal ve beşeri görünümünü araştıran inceleyen ve açıklamaya çalışan bilim.
COSMOS: Kainat.
Ç
ÇAĞLAYAN: Bir akarsuyun yüksekten döküldüğü yer.
ÇAKIL: Ana kayadan dış kuvvetler tarafından koparılan taşların yine kuvvetlerin etkisiyle  toparlak bir hale gelmesiyle oluşur.
ÇAKMAKTAŞ: Siyah ve kahverengi olabilen ve birbirine sürterek kıvılcım oluşturmamızı sağlayan taştır.
ÇALI: Toprak üstünde birkaç metreye kadar uzanan odunsu bitkilere denir.
ÇAMUR: Suyun toprakla karışması sonucu oluşan kirletici ve yapışkan madde.
ÇAMUR YAGMURU: Rüzgarlar ile havaya karışan toprağın daha sonra yağmurlarla tekrar yüzeye inmesidir.
ÇAY: Yağışın fazla olduğu bölgelerde yetişen yaprakları kurutulup sıcak içecek yapımında kullanılan bitki. 2.Akarsu çeşidi.
ÇAYIR: Yağışlı yerlerde yetişmiş ot türüdür. Genelde kurutulup veya direk hayvansal besin olarak kullanılır.
ÇEKİRDEK: Dünyanın merkezinde yer alan demir ve nikelden oluşan hamurumsu bölümdür.
ÇERNEZYOM: Orta kuşakta yarı nemli alanlarda bulunan siyah renkli topraklardır.
ÇIĞ: Genellikle dağlık alanlarda yağan karların yamaçtan aşağıya kopmasıyla oluşan afetlerdir.
ÇİM: Bahçelerde bağlarda renklendirmek için kullanılan bitkilerdir.
ÇİZGİSEL HIZ: Dünyanın kendi etrafında dönme hızı bu hız kutuplardan ekvatora doğru azalır.
ÇİSENTİ: Çok ince damlacıklardan oluşan şiddeti az yağmur.
ÇİY: Havadaki nemin yoğunlaşarak ağaç , dal gibi nesnelerin üstünde damlacıklar halinde oluşur.
ÇOBAN YILDIZI: Kuzey yıldızı.
ÇORAK: Bitki yetişmeyen verimsiz ve susuz toprak.
ÇÖKME DOLİNİ: Yeraltında bulunan mağara sistemlerinin tavanlarının  incelerek  çökmesiyle oluşan karstik şekildir.
ÇÖKÜNTÜ DEPREM: Karstik arazilerde magraların çökmesiyle oluşan sarsıntılar.
ÇÖL: Günlük sıcaklık farkının çok yağışın az düştüğü bitki örtüsü yönünden cılız , kurak sahalardır.
ÇÖL TOPRAGI: Küçük kum taneciklerinden oluşan verimsiz toprak.
ÇÖL İKLİMİ: Yagışın çok az düşdügü sıcaklık farkının çok olduğu kurak iklimdir.
ÇÖL RÜZGARLARI: Çölden esen rüzgar. En bilinenleri hamsin , samyelidir.
ÇÖLLEŞME: Bir arazinin verimini kaybedip kuraklaşması ve ya çoraklaşmasıdır.
ÇUKUROVA: Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin geçtiği  verimli arazilerin bulunduğu doğu akdenizdeki topraklardır.

D
DAĞ: Çevresine göre yüksekte olan oluşumlardır. Epirojenez ,  orojenez ve volkanik olaylar oluşumunda etkilidir.
DAĞ ETEĞİ: Dağın yükselmeden önce ki bölümüne denir.
DAĞ DORUĞU: Dağın en yüksek yeri veya zirvesi.
DAĞ GÖLÜ: Dağın aralarındaki çukurların akarsu , yağmur veya karların erimesiyle  oluşur.
DAĞ HAVASI: Dağın zirvesi veya yakın yerlerdeki serin ve temiz havadır.
DAĞ İKLİMİ: Dağlarda veya yüksek kesimlerin soğuk ve sert iklimi.
DAĞ MELTEMİ: Yüksek basınç merkezi olan dağlardan, alçak basınç merkezi olan vadilere doğru esen meltemlerdir.
DAĞ YAMACI: Dağın yamacından , eteğine kadar uzanan dik bölümdür.
DAĞLI: Dağlarda yaşayan halklara verilen isimdir.
DAĞLIK ALAN: Geçit vermeyen yükseltinin ve sarp alanların fazlaca bulunduğu alanlardır.
DALGA: Deniz suyunun rüzgar veya diyer faktörlerle kıyıya doğru vurmasıdır.
DALGA AŞINDIRMASI: Şiddetli veya sürekli dalgaların kıyıya vurarak kıyı yıpratmasıyla aşındırıp oluşturduğu şekillerdir.
DALGA KIRAN: Kıyaya sert fırtınalar döneminde  dalga etkisini azaltmak için doğal veya insan eliyle oluşur.
DALGALIOVA: Aşındırma sonucunda toprağın yıpranmasıyla oluşur.
DALYAN: Büyük balık avlamak için oluşturulan ağlardır.
DAMLATAŞI:  Karstik mağaralarda sarkıt ve dikitlerin her ikisini birden ifade eder.
DARBOĞAZ: Kıvrımlı yerlerde enine kesen ve geçen dar vadilere verilen isimdir.
DEBİ: Akarsu akımıdır.
DELTA: Akarsu ağızında oluşan verimli topraklara verilen isimdir.
DENİZ: Dünyanın 3/2 kaplayan sıvıya verilen isimdir.
DENİZ AŞINDIRMASI: Dalgaların kıyı yıpratmasıyla oluşan aşındırmadır.
DENİZ BİLİMİ: Denizin her türlü özelliklerini inceleyen bilim dalıdır.
DENİZ GERİLEMESİ: Denizlerin karalardan çekilmesine denir. Genellikle gel-git olayında olur.
DENİZ HENDEĞİ: Deniz diplerindeki derin çukurlardır. Buralar yaşamın çok zor şartlarda devam ettiği alanlardır. Sadece bakteriler yaşamaktadır.
DENİZ İKLİMİ: Denizden gelen rüzgarlarla oluşan ılıman iklimlerdir.
DENİZ İLERLEMESİ: Denizin karalar içine sokulmasına denir.
DENİZ KIYISI: Deniz ve karanın birleştiği sınıra verilen isimdir.
DENİZ MELTEMİ: Gündüzleri denizden karaya doğru esen rüzgarlardır.
DENÜDASYON: Doğal erezyon.
DEPREM: Yer sarsıntılarıdır.
DERE: Boyu kısa akarsudur.
DEV KAZANI: Şelalelerin döküldüğü yerde oluşan çukurlardır.
DİKENLİ ÇALI: Üzeri sivri dalcıklardan oluşan çalılardır.
DİSKORDANS: Bir tabanın diyeri üzerine tam oturmamasıyla oluşur.
DİVERJANS: Hava kütlelerinin merkezden çevreye doğru yayılmasıdır.
DİYORİT: İç püskürük taştır.
DOĞA: Kendiliğinden oluşan her şeya denir.
DOĞAL: İnsan etkisi olmadan kendiliğinden oluşmuş olandır.
DOLİN: Kalkerli arazilerde ova şekilli erime çukurluklarıdır.
DOLU: Havanın aniden sıfırın altına düşmesiyle oluşan saydam buz tanelerine denir.
DONMA: Suyun sıcaklığının sıfır altına düşmesiyle katılaşmasıdır.
DORUK: Zirve.
DRENAJ: Suyun akıtılması, kurutulmasıdır.
DÜDEN: Karstik alanlarda suyun yutulduğu çukurlardır.
DÜNYA: Acun. Yaşadığımız ve şuana kadar yaşamın olduğu tek bilinen mavi gezegen.


E
EĞİM: İki bölge arasındaki yükseklik farkına denir.
EKLEME TEPE: Volkanların yanında bulunan volkandan çıkan malzemelerinin birikmesiyle oluşan tepeciklerdir.
EKOSİSTEM: Belli bir alanda yaşayan ve birbiriyle etkileşim içinde olan canlı topluluğuna denir.
EKSEN EĞİKLİĞİ: Ekliptik eksen ile Dünya'nın ekseni birbiri ile çakışmaz bunun sebebi aralarında 23° 27'lık bir eğiklik vardır. İşte bu eğikliğe Dünya'nın Eksen Eğikliği adı verilir.
EKVATOR: Kuzey ve güney yarımküreleri birbirinden ayıran hayalî çizgidir.
EKVATORAL İKLİM: Yıllık ve günlük sıcaklık farkının en az olduğu yağışı çok fazla alan ve nemliliğin çok olduğu iklimdir.
ENDEMİK BİTKİ: Sadece belirli bölgelerde yaşayan o bölgeye özgü bitki türleridir.
ENİNE KIYI: Dağların kıyıya dik uzandığı kıyılardır. Batı Anadolu buna örnektir.
EPİROJENEZ: Yer kabuğunda oluşan  alçalma ve yükselme hareketlerine epirojenez denir.
ERG: Afrika kıtasında kumlardan oluşan çöllere verilen addır.
EROZYON: Toprağın dış kuvvetlerin etkisiyle aşınması ve taşınmasına denir.
ERÜPSİYON: Volkan sahalarında magmadan gelen  taneli ve akıcı  maddelerin yeryüzüne yayılmasına denir.
ESTUAR: Gel-git olayının etkisiyle akarsu ağızlarında oluşan kıyılara denir.
ETEZYEN RÜZGAR: Doğu Akdeniz bölgesinde, Ege denizinde, Mayıs sonundan Eylül’e kadar düzenli olarak kuzeyden esen kuru rüzgarlara denir.


F
FAKOLİT: Lavların kıvrılmış tabakalar arasına girerek o bölgede katılaşmasına denir.
FALEZ: Yüksek kıyılarda dalga aşındırmasıyla oluşan ve aşınma sürdükçe karanın içine doğru gerileyen şekildir.
FAY: Yerkabuğundaki çeşitli ölçekteki kayma yüzeyleri veya üzerinde deprem olan ve hareket eden iki levha yada levhacık arasındaki ara yüzey fay denir.
FAY ATIMI: Yüksek ve alçak bloklar arasındaki farka denir.
FAY HATTI: Yer kabuğunun çeşitli bölümlerinin kırılması ile oluşan kırıklardır.
FELDSPATLAR: Kayaç oluşumunda en önemli yere sahip minarel grubudur.
FIRTINA: Şiddetli rüzgar ve onun karadaki zararlarıdır.
FİYORT: Eski buzul vadilerini deniz basmasıyla oluşan kıyı tipi.
FİZİKİ COĞRAFYA: Doğal çevre bileşenlerini ve olaylarını inceleyen  coğrafya anabilim dalı.
FLORA: Yeryüzünün belirli bölümde yaşayan bitki türleridir.
FOSİL: Eski canlıların tortullar arasında kalıp kısmen bir bölümünün günümüze kadar gelmesidir.
FÖHN: Dağları aşarak inen havanın aşağı inerken ısınması sonucu esen kuru sıcak rüzgardır.
FÜMERAL: Volkanlardan gaz, su buharı ve dumanın çıkma aşaması.


G
GALERİ: Bir birleriyle bağlantılı olan yeraltı boşlukları.
GALERİ ORMANLARI: Savanlardaki, akarsu boylarında görülen, genellikle 50-100 m genişliğinde, bir akarsu ağı biçiminde uzanan ve sürekli yeşil kalabilen nemli ormanlardır.
GARİG: Makilerin tahrip edildiği yerlerde ortaya çıkan küçük çalılıklardır.
GAYZER: Düzenli veya düzensiz aralıklarla, suları yukarı doğru fışkırarak patlama yapan bir sıcak su kaynağıdır. Genellikle  volkanik arazilerde görülür.
GEÇİT: Sıradağlar üzerinde ulaşımın en rahat sağlandığı vadi veya boyun.
GEL-GİT: Deniz sularının ayın ve güneşin çekim etkisiyle yükselip alçalma olaydır.
GEL-GİT AKINTILARI: Deniz seviyesinin değişmesi sonucunda koy ve körfezler dahilinde oluşan akıntılardır.
GEL-GİT GENLİĞİ: Suların alçalması ve yükselmesi arasındaki seviye farkına denir.
GENİŞ YAPRAKLI ORMAN: Kışın yapraklarını döken ormanlar kayın ormanları gibi.
GEOİT: Ekvatordan şişkin kutuplardan basık dünyanın kendine özgü şekli.
GEOSFER: Dünyayı oluşturan iç içe  kürelere verilen addır.
GEVEN: Tikezli yapraklara sahip yastık şeklindeki bitki.
GEZEGEN: Güneş etrafında etrafında elips şeklinde dönen cisimlerdir.
GİDEGEN: göllerin fazla suyunu boşaltmada kullandığı göl ayağıdır.
GLASYASYON: Buzullaşma.
GÖL: Karalar içindeki çukurların sularla dolması sonucunda oluşan ve kimi zaman gideğeni olan su kütlesi.
GÖL AYAGI: Göl sularının akarsu yardımıyla boşaltması.
GÖLET: Yapay göl.
GRABEN: Kırık hatlar üzerinde çökmelere denen oluk.
GRANİT: Granit, sert, kristal yapılı minerallerden meydana gelen taneli görünüşlü magmatik derinlik kültesi.
GRİZU: Maden ocaklarında özellikle kömür ocaklarında açığa çıkar ve galerilerde birikerek alev alan patlayıcı gaz.
GRUP VAKTİ: Dünyanın geoit şeklinin dönüşünün bir sonucu olarak batıda Güneş'in batmasına.
GÜNBERİ: Dünya'nın, Güneş'e en çok yaklaşıp, yörüngede en hızlı döndüğü gündür.
GÜN DÖNÜMÜ: Güneş ışınlarının Kuzey ve Güney yarım kürelerde yeryüzüne en dik ve en eğik geldiği dönemlerdir.
GÜNÖTE: Dünya'nın, Güneş'ten en çok uzaklaştığı, yörüngede en yavaş döndüğü gündür.


H
HABİTAT: İnsan dışındaki canlıların doğal olarak yaşadığı yer.
HALİÇ: Gelgit olayları sonucunda doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda ırmak ağızlarının huni biçiminde genişlemiş durumudur.
HAVA KÜRE: Dünyayı saran gaz kütlesi.
HAVA KÜTLESİ: Atmosferin sıcaklık ve nem açısından aynı özelliklere sahip olan bir bölümü.
HAVZA: Bir akarsuyun bütün kollarının beslediği alana denir.
HAZAN: Sonbahar.
HEYELAN: Toprağın  bulunduğu yerden aşağı doğru kayması veya göçmesidir.
HEYELAN SET GÖLÜ: Akarsu vadilerinin önünü toprak kayması sonucunda kapatmasıyla suyun birikip göle dönüşür bu göle heyelan set gölü denir.
HİDROGRAF: Bir akarsuyun belli bir kesimde yıl içindeki akım durumunu gösteren grafiktir.
HİDROSFER: Su küre.
HİPOSANTR: Depremin merkezi.
HORİZON: Fiziksel ve kimyasal yönden değişik olan toprak katmanı.
HÖRGÜÇ KAYA: Buzul tarafından kayaların aşındırılması sonucunda oluşan şekillerdir.
HORST: Yerkabuğunun kırılarak yer değiştirmesi sonucunda yüksekte kalmış kısmıdır.
HUMUS: Toprağın  verimliliğini artıran organik madde.
HÖYÜK: Antik zamanlarda kralların mezarlarının tepe şeklinde yükseltimesi bu tepeciklere höyük denir.


I-İ
IGNİMBİRİT: Volkanların püskürtüyü küllerin birikmesiyle oluşan kayaçlardır.
ILICA: Sıcak yer altı sularının çıktığı bölgelerde oluşturulan hamam gibi bölümler, kaplıca.
ILIMAN KUŞAK: KYK 30 ve 60 enlemleri arasında kalan bölgeye denir.
İÇ DENİZ: Okyanuslara boğazlarla bağlı olan karaların içinde kalmış su kütleleridir.
İGNE YAPRAKLI ORMAN: Yaprakları küçük ve kışın dökülmeyen ormanlardır.
İÇBUZUL: Karaların tamamını saran buzullardır. Antarktika.
İÇBÜKEY: İçe doğru bükülmüş yamaçlara denir.
İÇE AKIŞLI BÖLGE: Kapalı havza.
İKLİM: Bir bölgede uzun yıllar aynı kalan hava koşullarıdır.
İKLİM DEGİŞİMİ: İklimin belli dönemlerde insan eli veya doğal olarak meydana gelen değişmelerdir.
İLTİVA: Kıvrılma.
İNLANDSİS: Kalın ve uzun buz örtüsüdür.
İNTERGLASYON DÖNEMİ: Buzullar arası dönem.
İNTERSERPİYON: Yagış sularının bitkilerin yaprak ve gövdesinde tutulmasıdır.


J
JAMA: Dar ve derin karstik kuyu.
JEO: Yerküre
JEODEZİ: Yerölçme bilgisi.
JEOFİZİK: Dünyanın yapısını, bileşeniyle uğraşan bilimdir.
JEOLOJİ: Yer bilimi.
JEOTERM BASAMAĞI: Yeryüzünün derinlerine indikçe sıcaklığın basamak basamak artması.
JEOTERMAL: Yerin dibine yaklaştıkça sıcaklık.
JİPS: Alçı taşı. Suda çabuk çözünür.
JÜVENİL SU: Magmayla birlikte çıkan su buharı.


K
KAHVERENGİ ORMAN TOPRAKLARI: Geniş yapraklı ormanların bulunduğu bölgelerde humus bakımından zengin topraklardır.
KALDERA: Genellikle volkan konisinin çökmesi sonucunda oluşan geniş dairesel çukurlardır.
KALICI KAR SINIRI: Yıl boyunca erimeyen karların başladığı sınıra denir.
KALKER: Kirecin taşlaşmasıyla oluşan kayaç türüdür.
KANYON: Akarsuların büyük dağlarda açtığı derin sarp vadilerdir.
KAMBRİYEN: Bilinen en yaşlı kayaçlardır. Birinci jeolojik zaman öncesine dayanır.
KAPALI HAVZA: Sularını denize ulaştıramayan havzalardır.
KAPLICA: Fay hatlarının bulunduğu bölgelerde sıcak suların yüzeye çıktığı yerdir.
KAR: Donmuş su buharı parçacıklarından oluşur. Bunlar havadan buz kristalleri ya da kar taneleri biçiminde düşer.
KARASAL İKLİM: Karaların denizden uzak kısımlarında etkili olan günlük sıcaklık farkının yüksek ve karlı gün sayısının fazla olduğu iklimdir.
KARATOPRAK: Çernozyom.
KARAYEL: Türkiye’nin kuzeybatısından sen yani balkanlardan gel genelde yağış ve soğuk getiren rüzgarlardır.
KARMA REJİM: Farklı iklim sahalarından geçen  uzun akarsuların rejim tipidir.
KARSTİK BÖLGE: Genel olarak yapı taşı kireç olan jips, dolin, kalker gibi yapıların bulunduğu arazilerdir.
KARSTİK GÖLLER: Eriyebilen kayaçların bulunduğu yerlerde oluşan göllerdir.
KARSTİK SÜREÇ: Karstik bölgelerde suyun erimesi ve kimyasal çözünmesi sürecidir.
KAVKI: Fosil.
KAVKILI KAYAÇ: Fosil kabuklarını içeren tortul kayaçlardır.
KAYAÇ: Yeryüzünün ana malzemesini oluşturan kaya.
KAYNAK SUYU: Bir kaynaktan çıkan yeraltı suyudur.
KENAR DENİZİ: Okyanus kıyılarında, okyanuslardan adalardan ayıran denizelere denir.
KIRAĞI:  Çiy adı verilen küçük su damlacıklarının donarak ince buz kristallerine dönüşmesi olayıdır.
KIRGIBAYIR: Kırgıbayır, kurak iklimlerde bitki örtüsünün zayıf olduğu bölgelerde sel suları veya rüzgârlarla aşınan engebeli ve yerleşmeye elverişsiz aşınım şeklidir.
KIRMIZI TOPRAK: Ülkemizde ege ve akdeniz bölgesinde görülen topraktır. Terroross.
KITA: Deniz ortasındaki büyük adalardır.
KIYI BÖLGESİ: Kara ile deniz arasında, büyük gelgit sırasında zaman zaman su altında kalan  genişliği yer yer değişen şerit biçiminde bölge.
KIYI SET GÖLÜLERİ: Deniz akıntılarının getirdiği materyallerin koyların önünü kapatmasıyla oluşan sığ göllerdir.
KİLTAŞI: Çapı 2 mikrondan daha küçük olan ve kil adı verilen tanelerin yapışması sonucu oluşan fiziksel tortul bir taştır.
KOLÜVYAL TOPRAK: Aşınma sonucunda dağların eteklerinde biriken toprak.
KONVEKSÜYONEL YAGIŞ: Isınan havanın yükselip soğumasıyla yağış olarak düşmesidir.
KOY: Denizin karalara doğru sokulduğu körfezden küçük girintiler. Genellikle ege kıyılarında görülür.
KÖRFEZ: Denizin karaya doğru belirgin bir şekilde sokulmuş bölümü.
KRATER: Yanardağ zirvesinde bulunan çukur.
KRATER GÖL: Yanardağ zirvesindeki çukurun su ile dolması.
KUMSAL: Denizin dalgalarla materyalleri kıyıya vurması sonucunda oluşmuş kıyı şekilleridir.
KUTUP: Dünyanın ekvatora en uzak ve her zaman soğuk bölgeleri.

                                                                        
L
LAGÜN: Deniz dalgalarının sürüklediği kum ve çakıl materyali, kıyıda bir set oluşturur. Bunun arkasında da sular birikerek bir göl meydana gelir. Böylece denizden ayrılmış bir kıyı gölü meydana gelir. İşte bu göle lagün denir.
LAPYA: Kalkerli yamaçlarda yağmur ve kar sularının yüzeyi eriterek açtıkları küçük oluklardır.
LATERİT: Yağışın fazlaca yağdığı bölgelerde bulunana örneğin amazonlar Karadenizde bulunan verimi fazla olmayan toprak.
LAV: Volkanların patlaması sonucu çıkan sıcak ve akıcı maddedir.
LAV SET GÖLÜ: Volkan patlaması sonucunda ortaya çıkan lavların bir akarsu veya vadinin önünü kapatmasıyla oluşan göl.
LİMNOLOJİ: Göl bilimi.
LİTOSFER: Taş küre.
LÖS: Rüzgar tarafından taşınan ince materyallerin rüzgârın hızının azaldığı yerde birikmesi.


M
MAAR: Volkanik arazilerde magma ile birlikte gelen gazların patlamasıyla oluşan çukurlara denir.
MAĞARA: Yeraltın bulunan en az bir kişinin girebileceği genellikle su ile kolay çözünen kayaçların bulunduğu bölgede çokça bulunan  boşluklardır.
MAGMA: Volkanların patlaması sonucunda ortaya çıkan hamurumsu erimiş kayaçlardan oluşan püsküre bilen manto malzemesi.
MAĞMATİK KAYAÇ: Volkanlardan çıkan magmanın kuruyup taşlaşması sonucunda oluşan kayaçlardır.
MAKİ: Akdeniz iklimine uymuş, sıcak ve kurak yazlara dayanıklı bitkilerin toplandığı bir bitki örtüsü.
MANTARKAYA: Kurak bölgelerde  kayaların alt Kısımının rüzgarlar tarafından aşındırılması sonucunda kayaçların mantara benzemesi.
MANTO: Dünyanın yerkabuğu ile çekirdek arasında kalan ve içinde hamurumsu sıcak malzemenin bulunduğu bölümdür.
MEMBA: Kaynak.
MENDERES: Akarsuların eğimin azaldığı yerlerde oluşturduğu büklümler.
MERMER: Başkalaşmış sert kalkerdir.
METTTALOJENİ: Maden yatakları ilmi.
MİNERAL: Madencilikte cevher demektir.
MOREN: Buzul taşı. Buzulların sürtünme sonucunda  şekil verip sürüklediği taşlardır.
MOREN SET GÖLÜ: Buzulların erimesi sonucunda suların morenler tarafından önlerinin kapatılmasıyla oluşan göller.
MUSON İKLİMİ: Muson rüzgârlarının etkisiyle yazları yağışlı kışları ılık gecen iklimdir. Dünyanın en çok yağış alan bölgesi bu iklim kuşağındadır.
MUSON RÜZGÂRLARI: Kara ve okyanusların sıcaklık farkı sonucunda oluşan devirli rüzgarlardır. Yazın denizden eser yağmur getirir. Kışın karadan eser kurudur.

N
NADAS: Sürüldükten sonra toprağım birkaç yıl verimin arttırılması dinlendirilmesi.
NEHİR: Büyük akarsu.
NEM: Atmosferde bulunan su buharıdır.
NEMLİLİK: Yaklaşık havanın  belli sıcaklıkta taşıdığı nem miktarıdır.


O
OBA: Geçici olarak hayvancılık maksadıyla kurulan çadırların tümü.
OBRUK: Karstik bölgelerde kireç taşlarının çözülmesiyle oluşan doğal kuyu.
OBSİDİYEN: Volkanların patlamasıyla ortaya çıkan lavın hızlıca soğumasıyla oluşan kayaçlardır.
OĞLAK DÖNENCESİ: Güney yarım kürede23 27 derece enlemlerinde yıl içinde ışıkların 21 aralıkta dik vurduğu hayali çember.
OKYANUS: Dünyanın 3\2 kaplayan kıtaları birbirinden ayıran büyük su  kütleleridir.
ORAJ: Gök gürültüsü ,şimşek ve yıldırım düşmesi gibi elektrik boşalması, şiddetli sağanak ve rüzgar şeklinde oluşan fırtına.
ORMAN ÜST SINIRI: Ormanların ulaşabileceği en üst yükseklik.
OROJENEZ: Tortul tabakaların kıvrılma ve kırılma hareketleriyle yükselmesine dağ oluşumu veya orojenez denir.
OVA: Alüvyon kaplı verimli düz topraklardır. Genellikle buralarda tarım yapılır.


Ö
ÖNBÖLGE: Dağ oluşum hareketlerinin yönelmiş olduğu alçak bölgelere denir.
ÖNBUZULTAŞI: Buzul hareketlerinin duraksadığı dönemlerde birikmiş morenlerdir.
ÖRTÜ BUZULU: Çok geniş alanlara yayılan buzul türüdür. Örnek Antarktika buzullarıdır.
ÖSTATİK HAREKETLER: Buzulların erimesine bağlı olarak deniz seviyesindeki hareketlerdir.
ÖZEL KONUM: Herhangi bir yerin kıtalara, denizlere, boğazlara, önemli ulaşım yollarına vb. göre konumları.


P
PAMUKTAŞI: İçinde kireçtaşının erimiş bulunduğu sular boyunda çökertilmiş pamuk gibi ak, kar gibi arı, güzel görünüşlü bir çeşit yumuşak taş.
PALEONTOLOJİ: Fosil bilimi.
PENEPLEN: Karaların çok uzun süre aşınması sonucu düzleşmesi.
PERİBACASI: Yağmur ve sel sularının toprağı süpürür biçimdeki aşındırmaları sonucu ortaya çıkan kule, piramit ve koni şeklindeki toprak yığınlarına verilen isim.
PERİGLASYON: Buzullarla örtülü yörelerin hemen yakınında bulunan ve kendine özgü yer biçimleri olan bölge.
PERMAFRONS: Kutuplarda sürekli donmuş toprak.
PETROL: Su ile karışmayan, duru, ya da yoğun, açık, ya da koyu renkli, bileşimi karbonlu hidrojenlerden olan bir sıvı.
PINAR: Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak.
PLAJ: Plajlar genelde, tuzlu su kıyı şeridi boyunca uzanan yatay ve doğal oluşumlardır.
PLATO: Çevresine göre alçakta kalmış, akarsularca parçalanmış dalgalı ve eğimli geniş düzlüklerdir.
PLÜTONİK KAYAÇ: İç püskürük kayaçlar.
PODZOL TOPRAKLAR: Nemli ve soğuk ılıman iklimlere has topraktır. Ülkemizde karadeniz bölgesinde görülür.
POLYE: Karstik bölgelerde kireçtaşlarının çözülmesiyle ortaya çıkan düzlük ova.
POYRAZ: Marmara, Karadeniz ve iç bölgelerimize kuzeydoğudan esen soğuk, kuru bir rüzgardır.
PÜSKÜRME: Yanardağların patlaması sonucu etrafına madde saçması.
PÜSKÜRTÜ MADDELERİ: Bu maddeler lav, volkan bombası, kum, kül, gibi maddeler.
PÜSKÜRÜK KAYAÇALAR: Magmanın yeryüzüne çıktıktan veya çıkmadan taşlaşmasıyla oluşan kayaçlardır.


R

RADYASYON: Işınım, elektromanyetik dalgalar veya parçacıklar biçimindeki enerji yayımı ya da aktarımıdır.
RAKIM: Yükselti. Bir bölgenin deniz seviyesine göre yüksekliğine denir.
REG: Çöl bölgelerinde ince kumların dış etmenler tarafından taşınması sonucunda kalan tabakaya denir.
REGOLİT: Ana kayanın parçalanmasıyla kayaçların içinde bulunan ham topraktır.
REGRESYON: Deniz çekilmesi.
RENDZİNA: Karbonatlı, humuslu toprak.
RESİF: Mercan yapıları.
RESİF KIYI: Mercan resiflerinin kıyılarda oluşturdukları özel bir kıyı tipidir.
RİALI KIYI: Akarsularla derin bir şekilde yarılmış olan oldukça yüksek bir sahada vadilerin aşağı çığırlarının sular altında kalması sonucunda oluşan tıpkı vadiler gibi büklünmeler göstererek uzanan koylar meydana gelen kıyı tipidir.
RÜZGÂR: Yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına doğru olan yatay yönlü hava hareketleridir.
RÜZGÂR AŞINDIRMASI: Bitki örtüsünden yoksun kurak veya yarı kurak bölgelerde, rüzgârların yerden kaldırıp savurduğu ya da sürüklediği katı maddeler yardımıyla,  oluşturdukları kendine özgü biçimlerin tümü.
RÜZGÂR DALGASI: Suyun yüzüne sürtünürcesine esen yellerin doğurduğu dalgalar.
RÜZGÂR EREZYONU: Bitki örtüsünün olmadığı ya da cılız olduğu yerlerde toprağın rüzgarlarla yerinden kopartılarak taşınmasına rüzgar erozyonu denir.
RÜZGÂR OYMASI: Korrazyon.


S
SAĞANAK: Yağmurun bir anda çok fazla yağması.
SAMANYOLU:  Bir büyük daire boyunca saran milyarlarca yıldız ve gaz bulutundan oluşmuş donuk ışıklı kuşak.
SAMYELİ: Türkiye’nin güneyinden esen sıcak bunaltıcı yeldir.
SANDER:  Buzulların eridiği yerde ortaya çıkan akarsuların taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluşan düzlüklerdir.
SAPKINTAŞ: Buzul Çağında kuzey kutubundan güneye doğru çok sokulmuş bulunan Buzların söküp getirdiği iri kaya parçaları.
SARKIT: Milyonlarca yıl boyunca yukarıdan sızan çoğunlukla kalker (kireç, kireç taşı) barındıran suların damla damla akarken ardında içinde bulundurduğu minerali  bir halka şeklinde bırakması ile oluşmaktadır.
SARP: Çıkılması zor dik yamaç.
SAVAN: Tropik yağmur ormanları ile kuru çöller arasındaki  bölgede yer alan geniş çayırlara denir.
SEKBA: Çöllerde ve yarı kurak bölgelerde şiddetli yağmurdan sonra biriken suların oluşturduğu göllerdir.
SEKİ: Yatağına alüvyonlarını yaymış olan akarsuyun yeniden canlanarak yatağını kazması ve derinleştirmesi sonucunda oluşan basamaklardır.
SENKLİNAL: Tabakların kıvrılarak alçalması.
SET GÖLÜ: Büyük çukurların, vadilerin, koyların önlerinin bir set ile kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
SIĞ DENİZ: Derinliği az, dibi yüzeyine yakın olan deniz.
SİLEKS: Çakmaktaşı.
ŞİMŞEK: Elektrik yüklü bir bulut ile diğer bir bulut arasındaki elektrik boşalmasıdır.
SİRK: Buzulların ilk oluştuğu bölgede meydana gelen küçük çukurlar.
SİRK BUZULU: Dağların zirvelerinde bulunan buzullardır.
SİRK GÖLÜ: Buzulların aşındırılması sonucu oluşan çanakların buzulların erimesiyle su ile dolması sonucu oluşan göllerdir.
SIRT: İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şeklidir.
SİS: Yere değmiş bulunan buluttur. Genellikle görüş mesafesini çok düşürür ve kazalara neden olur.
ŞİST: sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
SKYER KIYI: Hörgüç kayalar ile moren oluşturduğu tepelerin sular altında kalmasıyla oluşan kıyı tipidir.
SOLSTİS: Gündönümü.
SU AŞINDIRMASI: Akarsuların taşları yontması veya toprakları koparmasıyla oluşan aşınmadır.
SU BOYU ORMAN: Bozkırda ormanların akarsuları boyunca uzanması.
SU HORTUMU: Tropikal bölgelerde görülen hortum türüdür.
SU KÜRE: Hidrosfer.
SU TAŞIR: Yeraltı suyunu taşıyan geçirimli kayaçlar.


Ş
ŞAFAK: Sabah güneş dogmadan önceki geceyle gündüz arasındaki zaman dilimi.
ŞARYAJ: Tektonizma olayları sırasında yaşlı yapıların genç yapıların üzerine çıkması.
ŞELALE: Akarsuların yüksekçe bir yerden dökülmesine verilen isimdir.
ŞELF: Sığ deniz. Adalar çevresindeki deniz.
ŞİST: Yüksek sıcaklık ve basıncın etkisi ile yapraklaşmış kiltaşı.
ŞOT: Çöllerdeki tuzlu bataklık.


T
TABAKA KAYNAĞI: Geçirimli tabakaların topoğrafya yüzeyi ile kesiştikleri yerden suların yüzeye çıkmasıyla oluşan kaynaklara denir.
TABAN SEVİYESİ: Deniz seviyesi.
TABAN SEVİYESİ OVASI: Akarsuların hızının azaldığı yerlerde malzemeleri biriktirme yapmasıyla oluşan ovadır.
TAKKE BUZULU: Yükseltisi fazla olan dağların zirvesinde bulunan ve yıl boyu kalan buzlardır.
TALVEG: Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgiye verilen ad.
TAŞKÜRE: Mantonun üstünden başlayıp yeryüzüde dahil olan bölgedir.
TAYGA: İğne yapraklı ormanlar.
TEKTONİK: Yer kabuğunun büyük ölçekli hareketlerini inceleyen bilim kolu.
TEKTONİK GÖL: Tektonik hareketler sonucunda oluşan çukurların sularla dolmasıyla oluşan göllerdir.
TEKTONİK HAREKETLER: Yerkabuğunda veya derinliklerinde meydana gelen sarsıntı, çökme veya yükselme hareketlerinin tümü.
TEPE: Çevresine göre yükseltisi 500 m nin altında olan küçük yükseklikler.
TERRA ROSSA: Akdeniz ikliminin hakim olduğu yerlerde görülen toprak çeşitlidir. Kırmızı toprak.
TİCARET RÜZGÂRLARI: Alizeler. Yıl boyunca düzenli esen ve yelkenli ticaret gemilerinin kullandığı rüzgârlardır.
TİJALE: Tundralarda görülen donmuş topraklar.
TOMBOLO: Bir adayı karaya veya adaları birbirine bağlayan setlere tombolo adı verilir.
TORTUL: Çökelme sonucu oluşan kayaçlardır.
TOPOGRAFYA: Bir arazi yüzeyinin doğal veya yapay ayrıntılarının meydana getirdiği şekildir.
TRANSGRESYON: Denizin karaları basması.
TRAVERTEN: Kireç taşının su içinde çözülmesi ve tekrar çökmesiyle oluşan şekillerdir. Pamukkale travertenleri.
TSUNAMİ: Denizde meydana gelen depremler sonucunda suyun yükselip karaları basmasıdır.
TROPİKAL HAVA: Ekvator ve çevresinde görülen sıcak ve nemli havadır.
TROPOSFER: Hava kürenin dünyaya en yakın bölümüdür. Hava olaylarının gerçekleştiği tabaka.
TUNDRA: Kutuplara yakın bölgede görülen soğuk iklimdir.
TUNDRA TOPRAGI: Genellikle donmuş topraktır. Üzerinde sadece otlar yetişir.
TÜF: Volkan püskürtmesi sırasında ortaya çıkan volkan küllerinden oluşan ince taneli kayadır.


U-Ü
UÇURUM: Dik ve derin yamaç.
ULAŞTIRMA: Her türlü yük ve fikir taşıma.
ULU DENİZ: Okyanus.
UMKİ MORENLERİ: Buzul taşları.
UVALA: Dolinlerin birleşmesiyle oluşan daha büyük çukurlardır.
UVED: Çöl bölgelerinde geçici olarak su bulunan vadilerdir.
UYDU: Gezegenlerin etrafında dönen gezegenlere göre küçük olan cisimlerdir.
V
VADİ: Akarsuyun içinde aktığı, kaynaktan ağıza doğru sürekli inişi bulunan, uzun ve derin çukurlardır.
VADİ BUZULU: Sürekli beslenerek sirkten taşan ve vadi boyunca aşağı hareket eden buzul türüne denir.
VADİ KAYNAĞI: Vadiyi yaran akarsuyun başladığı noktadır.
VADİ MENDERESİ: Menderes çizen akarsuyun, geçtiği yeri aşındırırken yanlara doğru bu büklümleri güden vadi yamacı uzanışına uygun olarak uzanan menderesler.
VADİ YELİ: Yaz günlerinde öğleye doğru vadilerden dağlara, sırtlara eser.
VAHA: Çöllerde suyun bulunduğu yeşil alanlardır.
VEJETASYON: Bir ülkenin ya da bir bölgenin belirli yaşam koşullarına göre gelişen ve yaşam koşulları özdeş olan bitki toplulukların oluşturduğu toplumlardır.
VENÜS: Güneş sisteminde güneşe en yakın ikinci yörüngede dönen bir gezegen.
VOKLÜZ: Karstik arazide görülen kaynak.
VOLKAN: Magmanın yeryüzüne çıktığı koni şeklin dağlar. Yanardağ.
VOLKAN BACASI: Magmanın yeryüzüne ulaşıncaya kadar geçtiği yola volkan bacası denir.
VOLKAN BOMBASI: Volkanların patlamasıyla etrafa düşen sert maddeler.
VOLKAN CAMI: Lavın hızlıca soğuması ve kristalleşmeye yetecek kadar zaman geçmeden donmasıyla oluşur.
VOLKAN KONİSİ: Volkanik maddelerin üst üste yığılması ile oluşan koni biçimli yükseltiye denir.
VOLKAN KÜLÜ: Volkan bacasında çıkan küçük taneli maddelerdir.
VOLKAN TÜFÜ: Volkanlardan çıkan maddelerin birikerek oluşturduğu taşlardır.
VOLKANİK GAZLAR: Patlama sırasında ortaya çıkan COve kükürt gibi gazlardır.
VOLKANİK GÖLLER: Volkanik patlamalar ile oluşan çanaklardaki göllerdir.
VOLKANİK KIYI: Volkanların adalarda veya denize yakın yerde patlayıp lavların denize ulaşmasıyla oluşan kıyı şeklidir.
VOLKANİK SET GÖLÜ: Volkan patlaması sonucu lavların bir çukur veya  akarsuyun önünü kapatmasıyla oluşan göllerdir.
VOLKANİZMA: Magmanın yeryüzüne eriyik, katı, sıvı ve gaz halinde çıkması olayına denir.
VOLKANOLOJİ: Yanardağ bilimi.


Y
YAĞIŞ: Atmosferdeki su buharının yoğunlaşıp yağmur, dolu, kar şeklinde yağmasıdır.
YAĞIŞ REJİMİ: Bir bölgeye yıl içinde düşen yağış miktarıdır.
YAĞMUR: Havadaki su buharının yoğuşması ve bu su taneciklerinin birleşip yeryüzüne düşmesiyle oluşan yağış türüdür.
YAĞMUR BULUTU: Yağmur getiren karabulutlardır.
YAĞMUR DULDASI: Denizden esen yağmur getirici yellere dönük olmayan yamaç.
YAĞMUR HARİTASI: Bir bölgeye yıl içinde düşen yağmur miktarını gösteren harita.
YAĞMUR KUŞAĞI: Ekvator'un kuzeyindeki bol yağmur alan bölge.
YAĞMUR ORMANLARI: Ekvator ikliminin etkili olduğu bölgelerde bulunan dünya oksijen ihtiyacının büyük çoğunluğunu karşılayan balta girmemiş ormanlardır.
YAĞMURLU BÖLGE: Bir bölgede yıllık yağışın 1000 mm üzerinde olan bölge yağmurlu bölgedir.
YALIYAR: Kıyılarda dalga aşındırmasıyla meydana gelen gediklerdir.
YAMAÇ: Dağın eğimi yüksek olan noktasıdır.
YAMAÇ YAĞIŞI: Nemli hava kütlelerinin bir dağ yamacı boyunca yükselip bir noktadan sonra yağış olarak düşmesidir.
YANARDAĞ: Magmanın yeryüzüne çıktığı noktadır.
YANARDAĞ AŞINMASI: Yanardağın tepesinin dış etmenlerle aşınmasıdır.
YANARDAĞ DEPREMİ: Magma patlaması sırasındaki sarsıntıdır.
YANARDAĞ KAYAÇLARI: Püskürük kayaçlar.
YANARDAĞ KÜLÜ: Yanardağın patlaması sırasında çıkan küçük maddelerdir.
YANARDAĞ PATLAMASI: Yanardağın aktif olması sonucu magma ve zehirli gazlarla bir çok materyalin ortaya çıkmasıdır.
YANARDAĞ TEPESİ: Yanardağın patlaması sonucu ortaya çıkan materyallerin birikmesiyle oluşan tepelerdir.
YANIKÇUKURU: Yanardağ püskürmelerinin olmuş bulunduğu çukur yer.
YAPAY SET GÖLÜ: Bir akarsu vadisinin önünün setlerle kapatılmasıyla oluşan göllerdir.
YAPRAK: Gelişmiş bitkilerde bir organdır.
YAPRAK DÖKÜMÜ: Ağaçların kışın terlemeyi azaltmak ve soğuk havaya dayanmak için yapraklarını dökme olayıdır.
YAR: Göl ve denizlerin hemen yanında bulunan dimdik yüksek yerler.
YARDANG: Orta Asya’da rastlanılan u biçiminde ince-uzun yarıntılar ve aralarındaki keskin yırtıklar.
YARI ÇÖL: İklim olarak çöl ve bozkır arasındaki yerdir.
YARIK:  Kayalarda, tabakalarda yarılmalardan ileri gelmiş olan boşluk.
YARIKURAK BÖLGE: Çöllerden daha fazla yağış alan ve nemli iklimlerden daha az yağış alan bölgelerdir.
YARIMADA: Üç tarafı denizlerle çevrili anakaraya sadece tek noktadan bağlı kara parçası.
YARMA VADİ: Akarsuyun, iki düzlük arasında bulunan sert kütleyi derinlemesine aşındırması sonucunda oluşur.
YARMA YATAK: Akarsuların çok büklümlü uzanışını Önleyici olarak yapılmış İş.
YARMAVADİ: Bir dağ sırasını enine geçen vadi.
YASTIK LAV: Denizaltı yanardağ püskürmelerinde oluşan özel dokulu bir püskürük taş.
YATAK: Akarsuyun aktığı yol.
YATAK DEĞİŞTİRME: Bir akarsuyun akış noktasını yapay veya doğal yollarla değişmesi.
YAYIŞIK PÜSKÜRME: Magmanın yerin içinde geniş ölçüde çok püskürtme olayı.
YAYLA: Yüksek yerlerdeki derin akarsu vadileriyle yarılmış düzlükler halinde bir coğrafik yeryüzü şekli.
YAYLA HAVASI: Yüksek bölgelerdeki soğuk ve temiz havadır.
YAZ: Yıl içinde sıcaklığın en yüksek olduğu mevsimdir.
YAZ YAĞMURU: Yazın yağan aniden bastıran kısa süreli yağmurlardır.
YEL: Havanın yer değiştirmesinden oluşan esinti, rüzgâr.
YENGEÇ DÖNENCESİ: Kuzey Yarım Kürede Ekvatorun 23 kuzeyinden geçen enlem dairesidir.
YENİDÜNYA: Amerika kıtalarına verilen isimdir.
YER EKSENİ: Yer yuvarlağının döndüğü eksendir.
YER SARSINTISI: Deprem.
YERALTI: Toprağın altındaki bölüm.
YERALTI SUYU: Yeraltında iki geçirimsiz tabaka arasında bulunan sulardır.
YEREL RÜZGÂRLAR: Bir bölgede belirli bir süre İçinde birbirinin tersi yönlerden esen rüzgârlar.
YEREL SAAT: Yeryüzünde her bir nokta için, o noktada güneşin meridyen üzerinden geçmesi İle düzenlenen saat.
YERÇEKİMİ: Dünya üzerinde ve çevresindeki kendine doğru çekme gücüdür.
YERKABUĞU: Yeryüzünü çepe çevre saran taş küredir.
YERŞEKİLLERİ: Yer yuvarlağındaki girinti ve çıkıntıların oluşturduğu şekillerdir.
YERYÜZÜ: Havakürenin yeryuvarlağına değdiği her yerdeki sınır yüzeyi.
YIĞIN BULUT: Geniş ölçülü yığınlar olarak beliren, toplu görünüşlü bulutlardır.
YIĞINTI DAĞ: Yeryüzünde yığılmalardan oluşmuş dağlardır. Örnek yanardağ.
YILDIRIM: Elektrikle dolu bir bulutun toprağa yaklaşması  halinde bu bulut ile toprak, evler, ağaçlar,  insanlar arasında elektrik boşalması olayı.
YILDIZ: Gökyüzünde geceleri ışık saçan gök cisimleridir.
YOKUŞ: Bir bayırın, bir yamacın eteğinde bulunan bir kimse için yukarı doğru yükselen yer.
YONTUK HORST: Her yanı kırıklarla çevrili, fakat üstü bir yontukdüz durumunda olan tek dağlar.
YÖRE: Türlü derecelerden bir takım özellikleri bulunan, kendine mahsus görünüşü olan bölgecik.
YÜKSEK BASINÇ BÖLGESİ: Çevresine göre daha yüksek bir basınç değeri gösteren, buradan yanlara doğru basıncın azaldığı bölge.
YÜKSEK DAĞLAR: Deniz yüzünden çok yüksek olan, ağaç sının ve kalıcı karlar sınırının yukarısında da uzanan, bağıl yükseklikleri çok, karlı buzlu ve derin vadilerin uzandığı dağlar.
YÜKSELTİ: Rakım.
YÜZEY ŞEKİLLERİ: Yeryüzünde iç ve dış kuvvetler tarafından oluşan her türlü şekil.


Z

ZELZELE: Deprem.
ZEMİN HAREKETLERİ: Doğal ve beşeri sebeplerle meydana gelen zemin oynamalarıdır.
ZEMİN: Yeryüzünün yüzeyi.
ZEOLİT: Boşlukları kalkerle dolmuş bazı cins kayaçlar.
ZIMPARA TAŞI: Çok sert alüminyum kristallerden oluşan parlatıcı, aşındırıcı kayaç.
ZİRVE: En yüksek nokta.






























































































                                                       
                                                        






                                                                









       














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder